Geldim, durdum, baktım...

Gerekli bir açıklama...

Bu blog, zamanında çeşitli metrukelerde ve üniversite arşivlerinde Dr. Durmuş Bakar’ın makale ve değinilerine rastlayıp da, okumaktan hoşlanmış bir grup öğrencinin, boş durmaktan sıkıldıkları bir an verdikleri kararla yayına girmiştir. Yayıncılar, Dr. Durmuş Bakar’dan izin almamış olduklarını alenen beyan ederler. Dr. Bakar, uzun yıllar yaşadığı ABD'den, “Neo-sol: Ideoloji ve Tipoloji” başlıklı Uluslararası Sosyoloji Semineri’ne sunacağı bir tebliğle ilgili araştırma/gözlem yapmak üzere ülkesine döndü. Ve basireti bağlandı, kaldı. Dr. Durmuş Bakar’ın tebliğe ilişkin notları (ki, yazı listesinde “Gözlem Güncesi” adıyla yer alıyor), ülkesine yerleşmeye karar vermesiyle yarıda kesiliyor. Süregelen gözlemleri ise, ayrı makaleler halinde, çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı... Bu blog çalışması, öncelikli olarak, Durmuş Bakar’ın 90’lı yılların sonuna doğru kaleme alınmış yazılarını ve notlarını aktarmayı ve eğer kendisine ulaşılabilirse ve yeni yazıları varsa, onları da talep ederek bu siteye eklemeyi hedefliyor. Bu nedenle, okuyanlar, anlatılanlardaki tarih dilimini gözden kaçırmamalıdır...

15 Haziran 2012 Cuma

06:30 • Dr. Durmuş Bakar | ,    2 yorum

Yayınlayıcıların Notu: Bu da taa 2003'te yazılmış... Bugün için bir anlamı yok ama, hani külliyat tamamlama babında, yayınlıyoruz. Kılı kıpırdarsa yenilerini de göreceğiz... Buyurun:

Bazen böyle olur işte. Hepi topu on saniye içinde başlayıp biten bir olay, ömür boyu kullanılabilecek dersler manzumesi içerir. Siyasetin bütün unsurları, sosyoloji ve felsefenin eşliğinde, on saniye içinde önünüzden geçer film şeridi gibi…
Bayrampaşa Şehir Parkı’nın açılış töreninde, Tayyip Erdoğan, ata bindi. Haberin ilk cümlesi böyle olmalı; langadank “attan düştü” derseniz, olayın bazı boyutlarını ıskalamış olursunuz.
06:00 • Dr. Durmuş Bakar | ,    2 yorum
Yayınlayıcıların Notu: Yine “fi tarihli” bir yazısına rastladık Durmuş Bakar’ın... “Blog” açısından yeni sayılır diye, yayınlıyoruz. Böyle yani... Aha yazı:

Haberi izleyemedim, sadece anonslarını gördüm. Recep Bülbülses bir inşaatın tepesinde, aşağıda meraklılar ve polis, bir de “Kuşum” Aydın... Anons, “Aydın, Bülbülses’i intihardan nasıl vazgeçirdi” filan gibi bir şeydi. İki “zap” arası gözüme takılıp geçiveren, “az sonra” ayrıntıyı öğrenme davetine kulak asmadığım bu sahne, hayal meyal anımsadığım bir bant-karikatürü çağrıştırdı sadece o an için.

05:30 • Dr. Durmuş Bakar | , , ,    
Beyoğlu’nda, İstiklâl Caddesi’nde, her türlü zamazingo bulunabiliyor işporta tezgâhlarında. Bu aralar, iki satıcı dikkatimi çekiyor. Biri, kendi deyimiyle “dâhi şair”. Şiir satıyor. Yok, diğer şairler gibi dergilerde telif karşılığı yazmıyor. Ya da, en iyi pazarlayan yayınevlerinin peşinde koşmuyor, elinde “kitap hacmine” zor bela ulaşmış dosyasıyla. Böyle bir şiir satışı değil. Bu, daha çok sayfiye yerlerinde rastlanılan “beş dakikada karikatürünüz çizilir”cilerin şair versiyonu.
03:43 • Dr. Durmuş Bakar | , , ,    1 yorum

—Siyah bu siyah.
—Osman Abim doğru söylüyor, siyah.
Dışarıdan bakanlar açısından garip bir görüntü ve diyalog oluştuğunun farkında olmak ve bir yandan “yahu etmeyin eylemeyin, bu lacivert” diye adeta yalvarırken, bir yandan da ayağınızı boya sandığından kurtarmaya çabalamak, her ne kadar sizi tanıyan birinin oradan geçme olasılığı sıfıra yakınsa da, kendi çapınızdaki karizmanızın “boyayalım abi” çağrısına uymanızla uçup gitmesi, insanı bir hoş ediyor.
03:42 • Dr. Durmuş Bakar | , , ,    

Kımıldamak! İşte bu ülkedeki sorunların başında, bu kelimenin çok kullanılması geliyor. İkide bir tersleniyor Claudia. “Kımılda biraz Durmuş, miskin miskin oturup duruyorsun!” “Göremeyebilirsin ama, şu an çalışıyorum” dediğimde ise, deliye bakar gibi bakıyor. “Tembel” deyip dönüyor arkasını gidiyor...
03:40 • Dr. Durmuş Bakar | , , ,    
Delinin zoruna bak! Bana dönecekmiş tekrar. Yok canım, ne Claudia’sı, ne ayrılığı; hayatımda yüzünü görmediğim adamın biri bunu söylüyor telefonda. Dön tabii teres diyesim geldi yani, benden başkasıyla mutlu olamayacağını anladın sonunda! Zaten saçma bir ayrılıktı bizimki... Ben hep seni bekledim!