Gerekli bir açıklama...
- Bu blog, zamanında çeşitli metrukelerde ve üniversite arşivlerinde Dr. Durmuş Bakar’ın makale ve değinilerine rastlayıp da, okumaktan hoşlanmış bir grup öğrencinin, boş durmaktan sıkıldıkları bir an verdikleri kararla yayına girmiştir. Yayıncılar, Dr. Durmuş Bakar’dan izin almamış olduklarını alenen beyan ederler. Dr. Bakar, uzun yıllar yaşadığı ABD'den, “Neo-sol: Ideoloji ve Tipoloji” başlıklı Uluslararası Sosyoloji Semineri’ne sunacağı bir tebliğle ilgili araştırma/gözlem yapmak üzere ülkesine döndü. Ve basireti bağlandı, kaldı. Dr. Durmuş Bakar’ın tebliğe ilişkin notları (ki, yazı listesinde “Gözlem Güncesi” adıyla yer alıyor), ülkesine yerleşmeye karar vermesiyle yarıda kesiliyor. Süregelen gözlemleri ise, ayrı makaleler halinde, çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlandı... Bu blog çalışması, öncelikli olarak, Durmuş Bakar’ın 90’lı yılların sonuna doğru kaleme alınmış yazılarını ve notlarını aktarmayı ve eğer kendisine ulaşılabilirse ve yeni yazıları varsa, onları da talep ederek bu siteye eklemeyi hedefliyor. Bu nedenle, okuyanlar, anlatılanlardaki tarih dilimini gözden kaçırmamalıdır...
15 Haziran 2012 Cuma
.jpg)
İngilizce kalıpları alıp Türkçe dublaj yaparsan, olacağı bu işte. Konferans teyidi için aradığın elin organizatörü, “sizi yine arayacağım” filan demeyi fazla “domestic” bulup, “tekrar size döneceğim” deyiveriyor. Dönmesin, istemem. Zaten ağzı gevşek biri, sorunu “diğerleriyle de paylaşmış”. Niye açıyorsun yahu bizim özel ilişkimizin sorunlarını başkalarına! “Geri dönme, istemem, hayırsız yarim”... Yoksa, bir konferans görüşme hayal edip, o anda başkalarına bakıyor da, yüzünü mü bana tekrar çevireceğini söylüyor, benim bu dönüş ânını heyecanlı bir suskunlukla beklememi mi istiyor?
Sulandırırım elbet, gına geldi bu zirzopluklardan. Anlamadığım şey şu, nasıl bu kadar hızlı yayılıyor bu tercüme dili? Sanki bir merkez, kararname yayınlıyor; arkadaşlar, diyor, anadilimiz olmadığı için derin teessür duyduğumuz İngilizcede, bu durumlarda şöyle deniliyor, birebir tercümesi de bu, artık bu kullanıla! Eskiden, bu dar bir snob çevrenin kompleks tezahürüydü, şimdi bakkal bile veresiye bir şey alsanız hatırlatmasını isteseniz, hülyalı hülyalı bakıp, aybaşında size dönerim diyecek neredeyse.
Bir arkadaşım, bunun biraz da bilgisayar programlarının Türkçe versiyonlarıyla yayıldığı kanısında. Buna “Microsoft dili” diye bir isim de takmış. Bir de örnek verdi, sık sık karşılaştığı hata mesajlarından birinden. “Kaçınılan olası güvenlik bozmaları” başlıklı bu uyarının metni şöyleymiş: “Bu sayfa görüntülenmek için güvenirliği doğrulanmamış etkin içerik içeriyor. Bilgisayarınızı korumak için, bu içerik görüntülenmeyecek. Güvenlik ayarlarını değiştirmeyi öğrenmek için Yardım’ı seçin, böylece olası güvensiz içerikleri görüntüleyebilirsiniz.” Ha? Nasılken nasıl olmuş da, noolursa noolacakmış? Bu dili pek bilmiyorum, ama ne zaman bir PC’den internete bağlanmak zorunda kalsam, “Ağa oturum açılıyor” bildirimine bakıp tebessüm ederdim. Bunları tercümanların yapacağına inanmak istemiyorum, sanırım bilgisayar programlarıyla çevriliyor ve bu sefalet doğuyor.
İnternet dedim de aklıma geldi. Okurlardan yoğun talep varmış, dergimizin sahibesinin söylediğine göre, bir sosyolog olarak, neden internet konusunda, özellikle de “chat sosyal olgusu” üzerine hiçbir şey yazmıyormuşum. Chat ile hiç ilgilenmediğimi, ama o nemrut yayın yönetmeni yer açarsa, bir inceleyip yazabileceğimi söyledim. Kibarca gülümseyerek memnuniyetini belirtti. Yani ben öyle yorumladım. Niye dalga geçiyor olsun ki? Değil mi? Neyse.
Ha, şu tercüme dili. Bazı kelimelerin kesinlikle bilgisayar aracılığıyla yaygınlaştığını, mesela oyunların bunda etkili olduğunu gözlemledim. Doğrudan, Türkçe imiş gibi kullanılır olmuşlar, çok kanıksandıkları için. Birini sekreterim kullandı geçen gün. Uluslararası bir organizasyonda çıkan tersliği çabuk hallettiği için, teşekkür etmem üzerine, “eh, bir ‘bonus’ düşünürsünüz artık” dedi. “Tabii” dedim, “şimdi bir çarparım, fazladan 200 puan daha gözünde yanıp yanıp söner ziller eşliğinde!” Claudia’nın iş arkadaşlarından biri de bir bilmece sordu, ve ekledi: “ ‘Hint’ ister misiniz Durmuş Bey?” Claudia’ya baktım. “Senin anadilin İngilizce hayatım, bu Hint’in yağını mı isteyeyim, bezini mi, bir ‘ipucu’ verir misin?”
Yok yok... Tahammül edilmez bir hal aldı bu artık...
Arama
Acayip Okunanlar
-
Yayınlayıcıların Notu: Yine “fi tarihli” bir yazısına rastladık Durmuş Bakar’ın... “Blog” açısından yeni sayılır diye, yayınlıyoruz. Böyle ...
-
Delinin zoruna bak! Bana dönecekmiş tekrar. Yok canım, ne Claudia’sı, ne ayrılığı; hayatımda yüzünü görmediğim adamın biri bunu söylüyor tel...
-
Bilinen fıkradır. Adam, geceyarısı eve körkütük gelir, çizmelerinin önce bir tekini, sonra öbür tekini ayağından çıkarıp, küt, küt diye sıra...
-
—Siyah bu siyah. —Osman Abim doğru söylüyor, siyah. Dışarıdan bakanlar açısından garip bir görüntü ve diyalog oluştuğunun farkında olmak ...
-
Claudia’nın ağzı bir süredir kulaklarında... Galatasaray şampiyon oldu ya. Beni de, durduk yerde Fenerbahçeli ilan edip kızdırma fırsatı yak...
-
Kımıldamak! İşte bu ülkedeki sorunların başında, bu kelimenin çok kullanılması geliyor. İkide bir tersleniyor Claudia. “Kımılda biraz Durmu...
-
27 Ekim 1996 Denek, saat 14.00 sularında uyandı. Gözleri şiş, kısık ve altları mor mor halkalanıp torbalanmış. Notlarım arasına, Denek’in ...
-
Ben, Saint Joseph’teydim o yıllar, Tacettin okulu bırakmış pazarcılık yapıyordu. Ama, kitap kurduydu ki, demeyin gitsin. Benim için yalnızca...
-
Kim bilir kaç kere yazdım, bu ülkeye bayılıyorum diye... Geçenlerde Ankara’ya gittim de, bu lafı bir daha haykırmak geldi içimden. Onuncu Y...
-
Beyoğlu’nda, İstiklâl Caddesi’nde, her türlü zamazingo bulunabiliyor işporta tezgâhlarında. Bu aralar, iki satıcı dikkatimi çekiyor. Biri,...
Yeni yazılar mı?
O biraz zor görünüyor, gene de bekleyin isterseniz...
Kim ki bu?
Son Olarak Ne Okuyordu?
- Boris Vian - Günlerin Köpüğü
Arşiv
- Haziran 2012 (23)
0 yorum:
Yorum Gönder